ustalardan

"Çaldıklarım etrafımda olup bitene verdğim tepkiden ibarettir." Tony Willams

28 Ocak 2008 Pazartesi

SPEED STICK CONTROL


Bu egzersiz ellerinizin hızını ve kontrolünü arttırmak için hazırlanmıştır. Metronom eşliğinde yavaş tempodan başlayarak, vuruşların dengesine dikkat ederek ve bileklerinizi germeden rahat çalışınız.

SAMBA

SAMBA

Aşağıda basit bir kaç adet samba örneği bulacaksınız.

Tüm egzersizlerin midileri, egzersizlerin üzerine tıklayınca farklı hızlarda çalmaya başlayacaktır.


SAHİBİNİ BEKLEYEN ZİLLER

(BU YAZI, THY AYLIK DERGİSİ SKYLIFE MAYIS SAYISINDAN ALINMIŞTIR.)

İstanbul’un kıyısında kalmış semtlerden birinde küçük bir fabrikadayız. Arka odada alçak tabureler üstüne oturmuş zanaatkârlar sıcak bakır ve özel alaşımlı levhaları istenilen kalınlık ve biçime getimek için nerdeyse soluk bile almadan çalışıyorlar. Havada hızla inip kalkan çekiçler durmaksızın madeni dövüyor. Ziller cilaya ve tornaya gitmeden önce her birine dokunarak metalin pürüzsüzlüğünü inceden inceye kontrol etmek, çekiçle hafifce döverek düzeltmek ise ustanın işi. Küçücük odada kulakları sağır eden, ahenksiz bir gürültü var. Oysa ne tuhaf, o cennetten tınısıyla nice sultanı ve askeri olduğu kadar halktan kişileri de yüzyıllarca büyüleyen bir müzik enstrümanının, zilin, yaratılma süreci bu. Tüm bu anlattıklarımız 17. yy İstanbul’undan enstanteneler olabilirdi. Ama takvimler 2000’i gösteriyor.

Zilin bir müzik aleti olarak Ortadoğu ve Asya’da ilk ortaya çıkışının MÖ bin yılına dayandığı düşünülüyor. Ziller, antik zamanlarda dansçıların yalnızca Doğu’ya özgü, törensel danslarda kullandıkları, tahtadan yapılma minicik vurmalı aletlerdi. Dansçılar bu bir çift zili çoğunlukla tek ellerinde kullanırlardı. Biri başbarmağa, diğeriyse orta ya da işaret parmağına takılırdı. İşlevleri de diğer müzik aletlerine eşlik etmekten çok egzotik bir hava yaratmaktı. Sonraları zil yapımında tahta yerine genellikle gümüşle karışık kalay ve bakır gibi çeşitli madenlerin alaşımı kullanılmaya başlandı. Daha geniş bir kullanım ve ses yelpazesine ulaşabilmek için gizli işlemlerden geçen ziller, giderek genişlemeye ve incelmeye başladı. Bizans döneminden Türk ordularının gümbürdeyen davullar, zil ve gong vuruşları eşliğinde sefere çıktığı devirlere de yayılan uzun bir süreç içinde ritmik müzikte kullanılan zillerin günümüzde bilinen haline ulaşması için değişik aşamalardan geçmesi gerekti. 1623 yılı zil yapım sanatında önemli bir tarih. Günümüzden tam 377 yıl önce İstanbul’ da yaşayan Avedis adlı simyacının geliştirdiği ileri teknik, zil yapım sanatında bir dönüm noktası oldu. Bakır, kalay ve gümüş alaşımı için geliştirilen bu özel teknikle yapılan zillerin olağanüstü bir tınısı ve ses berraklığı vardı. Osmanlı sultanları, vezirler ve hatta ordudaki askerler bile Avedis’ in yaptığı bronz zillerin yumuşak tonlarından çınlayan sesinden ve güçlü tınısından etkilenmiş, bu kusursuz ustalık karşısında büyülenmişlerdi. Avedis’ in ünü bütün ülkede kısa sürede yayıldı ve ona zamanın loncası tarafından “zilciyan” ünvanı verildi. Türk zillerinin ünü giderek tüm dünyaya yayılıyordu. Özellikle de Prusya askeri orkestrasında çok popülerdi. 19. yy başında Türk zilleri bütün dünyaya gemilerle ihraç edilmeye başlandı. Osmanlı döneminde yaşayan zil yapım ustaları( zilciyanlar) Osmanlı sultanlarının ordularına zil yetiştirmek için bıkıp usanmadan çalıştılar. Böylece ordular da güçlerini gösteren şangırtılı bronz zilleri ve gökgürültüsü gümbürtülü davullarıyla muzafferane bir edayla savaş meydanına girer, kendilerini bekleyen düşmanlarını korkudan tir tir titretirlerdi. Dönelim günümüz İstanbul’una.. İstanbul’da iki yer, modern teknoloji uygulamadan üretilen, el yapımı ziller konusunda popüler. Bunlar, İstanbul Zilleri ve Boğaziçi Zil Sanayii. Artık, el yapımı bir zil yalnızca bir günde üretilebiliyor. 377 yıl önve Avedis tarafından geliştirilen, ama günümüzde elektriğin nimetlerinden de faydalanılarak imal edilen ziller şimdi bütün dünyada tanınıyor. Osmanlı sultanları, vezirler ve başkumandanları terk-i diyar edeli çok zaman oldu. Şimdi tarih sahnesinde caz, pop, rock ve heavy metal ya da geleneksel Türk halk müziği ve arabesk tarzı besteler yapan sanatçılar var. İşte, bu harıl harıl işleyen fabrikalar da 20. yüzyıl müzisyenlerinin taleplerini karşılamak için durmaksızın çalışıyor ve en iyi kalitede ziller üretiyorlar.

Zanaatkarlar alın teri dökerken, biz de ünü dünya çapında yayılmış bu nadide zillerin yapım aşamalarını izleyelim dedik. Önce bakır ve diğer madenlerin, çamur ve kilden yapılma özel kapaklı, derin potalar içinde eritilmesi gerekiyor. Rusya’dan özel olarak ithal edilen en iyi kalite kömürde yaklaşık 1100-1200 derecede eriyip kaynayana kadar (bir saatten fazla) ocakta tutuluyor. Ardından düz, yuvarlak pik kalıplara dökülüp, odun ateşiyle ısıtılan bir fırında yaklaşık 600-700 derecelerde tavlanıp istenen incelikte olmaları için yedi ya da sekiz antika silindirden geçiriliyor. Bundan sonraki adım, zili bir başka kalıba koyarak ortasına o bildik kubbeciği kondurmak. Bu işlemi zilin tam ortasında bir delik açılmadan önce yapmak gerekiyor. Tüm bunlardan sonra zilin kenarları kusursuz bir daire oluşturacak şekilde kesiliyor. Ortaya çıkan artık maden parçaları da eritme kabına geri atılıp değerlendiriliyor. Madenin sıkışması ve istenilen biçime gelmesi için çelik bir örsün üstüne konulan zil, 20-25 dakika özel alaşımlı demir çekiçlerle dövülüyor. Çekiç ustaları bu işlem sırasında çıkan korkunç gürültüden rahatsız olmamak için kulaklarını bir parça pamuk ile tıkıyorlar. Zillerin kenarları tornada düzeltildikten sonra, iç kısımda kalmış olabilecek herhangi bir pürüzü de ortadan kaldırmak için özel bir tornadan geçiriliyor. Bu işlem süresince yerlerin incecik bakır iplikçiklerle kaplanması kaçınılmaz tabii. Bu bakır telcikler de hergün sonunda toplanarak eritme kabına atılıyor. Bu işlemlerin sonunda, hemen hemen bitmiş hale gelen zil, dış kısımları düzleştiren son cilacıya gönderiliyor. En sonunda zilin üzerine atölyenin damgası vuruluyor. Maden kazandığı ısıyı uzun süre tuttuğundan bitmiş ürün birkaç gün dinlenmeye bırakılıyor. Çünkü , zil asıl tınısına ve sesine ancak tamamen soğuyup dinlendikten sonra kavuşuyor. Her zilin çapı inç cinsinden ölçülüp ağırlığı da çeşitli kategorilere göre derecelendiriliyor: “crash”,”splash”,”ride”,”hihat” gibi.....

Zil yapım sanatı ne yazık ki 20. yüzyıl ortalarında kaybolmaya başladı. Tüm dünyada müzisyenler tarafından kullanılan zillerin pek çoğu –bazıları elde cilalansa da- artık makina üretimi. Peki, gördüğünüz bir zilin yüzde yüz el yapımı olduğunu nasıl anlayabilirsiniz? Tabii ki sesinden. El yapımı her zilin kendine özgü bir ses rengi vardır: Güçlü ve ağır ya da hızlı ve hafif, keskin ve ham ya da derin ve dinamik. Günümüzde zil, her müzik türünde kullanılıyor. Beethoven’dan heavy metale, halk müziğine, opera caza kadar. İstanbul’daki bu fabrikalarda herkesin zevkine göre bir zil bulmak mümkün. Dünyanın en üst düzey müzisyenleri ve vurmalı enstrüman çalanların çoğu buraların ziyaretçisi. Her gelişlerinde sınıf sınıf, çeşit çeşit zili sabırla deneyip sesini dinliyorlar. Ta ki kafalarında canlandırdıkları o özel tınıyı yakalayana kadar. Üretildikten sonra dinlenmeye bırakılan zillere de sahipleri tarafından beğenilip, götürülecekleri günü beklemek düşüyor.

Roni Askey Doran

PLANLA – ÇALIŞ - KONTROL ET – UYGULA

ÇALIŞMAK İÇİN AYIRDIĞIMIZ VAKTİ VERİMLİ VE KALİTELİ KULLANMALIYIZ. ÇALIŞMAK İÇİN AYIRDIĞIMIZ ZAMANLARIN SONUNDA MUTLAKA POZİTİF SONUÇLAR ALMALIYIZ.

İŞTE AŞAĞIDA BU POZİTİF SONUÇLARA ULAŞMAK İÇİN BİR KAÇ FİKİR.

1 - PLANLA

ÇALIŞMAYA BAŞLAMADAN NE ÇALIŞACAĞINIZI PLANLAYIN. PLANSIZ YAPILAN ÇALIŞMALAR SİZİ TEKRARA VE VERİMSİZLİĞE GÖTÜRECEKTİR.

AMACINIZ YA ESKİYİ DAHA İYİ YAPMAK YA DA YENİ BİŞEY ÖĞRENMEK OLMALIDIR.

PLANINIZI BİR KAĞIDA YAZIN.


AŞAĞIDA UFAK BİR ÖRNEK VAR:

STİCK KONTROL ISINMA- 15 DAKİKA

TRAMPET SOLOSU – 15 DAKİKA

ARA – 5 DAKİKA

DAVUL SETİ ISINMA- 15 DAKİKA

INDEPENDENCE- 30 DAKİKA

ARA- 5 DAKİKA

FAVORİ CD ÜZERİNE ÇALMA- 30 DAKİKA


BU ŞEKİLDE ÇALIŞMA ZAMANINI DAHA ETKİLİ VE KONTROL EDİLEBİLİR HALE GETİRMİŞ OLURSUNUZ.


2 - ÇALIŞ

ŞİMDİ PLANI UYGULAMA , GERÇEK ÇALIŞMA ZAMANI.

PLANA SADIK KALIN . DIŞINA ÇIKMAYIN. BIRAKIN SÜRE İÇİNDE NE KADAR OLURSA O KADAR KALSIN.


3 - KONTROL ET

KENDİNİZE NEYİ , NİÇİN ÇALIŞTIĞINIZI SORUN.

NELERİ ÇALIŞMADIĞINIZI , YA DA ÇALIŞMANIZ GEREKTİĞİNİ KONTROL EDİN. HANGİ EGZERSİZLERİ DAHA SONRA TEKRAR ETMENİZ GEREKTİĞİNİ KARARLAŞTIRIN.

MALZEMELER İLE İLGİLİ PROBLEMLERİNİZİ NOT ALIN..

BİR SONRAKİ ÇALIŞMA İÇİN PROGRAM YAPIN.


4 - UYGULA

SAHNEYE ÇIKTINIZ YA DA GRUBUNUZLA PROVA YAPIYORSUNUZ.

İŞTE ÇALIŞTIKLARINIZI UYGULAMA ZAMANI. NEYİN OLUP OLMADIĞINI ANCAK BURADA TAM OLARAK ANLAYABİLİRSİNİZ. VE EKSİK YÖNLERİNİZİ GELİŞTİRMEK İÇİN NE YAPMANIZ GEREKTİĞİNİ …. YENİ KİTAPLAR, YENİCD LER… BELKİ YANİ MALZEMELER….GÖRÜRSÜNÜZ.

BİTİRDİĞİNİZ , ARTIK SİZE KOLAY GELEN EGZERSİZLERDEN UZAKLAMALISINIZ.

1 - PLANLA

UYGULAMADA EDİNDİĞİNİZ VERİLERE GÖRE BİR SONRAKİ ÇALIŞMAYI PLANLAYIN.

BU SİSTEMLE ÇALIŞMALARA BİR SÜRE VE İSTİKRARLI DEVAM EDİN . SONUCU OLUMLU OLACAKTIR

BAŞARILAR DİLERİM.

Bülent Akbay

///Alıntıdır//

DAVUL TONLAMAK

Yeni bir davul aldınız, çalmayı öğreniyorsunuz. Albümler dinliyor güzel davul sesleri duyuyorsunuz ama sizin davulunuzdan bir türlü istediğiniz ses çıkmıyor. Bu durumda davul akortlamanın temel prensiplerini öğrenmeli, uygulamalı ve denemelerde bulunmalısınız.

İşte size davul tonlamanın bir kaç püf noktası:

Davulunuzda varsa eski derileri çıkarın, ya da davulu yeni aldıysanız derileri sökün. Temiz bir bez ile davulun deriye temas eden kenarlarını ve kasnağın deriye değen kısmını silin. Bu temizlik ufak parçacıkları yok edip derinin tam oturmasını sağlayacaktır.

Çıkardığınız deriyi ya da yeni deriyi davula yerleştirin ve davul üzerinde parmak hareketiyle döndürün. Bu derinin davula tam temasını sağlar.

Şimdi kasnağı yerleştirin ve vidaları elinizle kasnağa değene kadar çevirin.

Aşağıdaki şemaya bakarak vidaları 1 tam dönüş çevirin. Aynı işlemi bir daha yapın. Yarım tur çevirerek bir daha yapın.

Davul anahtarınızla derinin vidalar önündeki kısımlarına hafifçe vurun ve tonu dinleyin. Düşük tonda olanları yüksek olanlara eşitlemeye çalışın. Bu zor bir iştir. Ve bir vida sıkıldığında bile çok etkili olur. Bir kaç denemeden sonra daha kolay olacaktır. Fakat her davulda tam eşitlik sağlanamaz. Bu davulun kalitesi ve kenarlarının düzgünlüğü ile ilgilidir.

Davulu yere yada bir masa üzerine koyun. Avucunuzu derinin ortasına koyun , diğer elinizide üzerine koyup bastırın. Bu derinin tam oturmasını sağlayacaktır. Eğer çıtırtı gelirse paniklemeyin. Bu çıtırtı derinin kendi alüminyum çemberi içinde oturduğunu gösterir.

Şimdi vidaları yine şemaya göre gevşetin. Tekrar elinizle kasnağa değene kadar çevirin.

Saat yönünde hareket ederek vidaları çeyrek tur çevirin. Deri resonans yapmaya başlayacaktır. Yapmazsa aynı işlemi bir daha saat yönünde tekrarlayın. Şimdi her vidanın önündeki tonu dinleyin ve eşitlemeye çalışın. Şu anda aldığınız ton davulun çıkarabildiği en bas tondur.

Davulu ters çevirip aynı işlemi alt deri içinde uygulayın. Alt deriyi üst deri ile aynı tonda tonlarsanız davul çıkarabildiği en homojen ve rezonanslı sesi çıkarır.

Bundan sonra öğrendiğiniz kurallar dahilinde davulunuzu istediğiniz tonlayın.

Davul tonlamak her ne kadar deneyerek bulunmuş kurallar içersede tümüyle kişiye özeldir. Yukarıda anlatılan yöntem size sadece deriyi davula en sağlıklı şekilde takmayı öğretir. Ton, rezonans sizin zamanla deneyerek kendi zevkinize ve çaldığınız müziğe göre ayarlayacağınız kavramlardır.



Deriyi takmayı öğrendik fakat piyasada bir sürü deri çeşidi var. Bunların farkları nelerdir? Hangisini almalısınız? Birazda bu konuya değinelim.

Deriler yapıları ve kalınlıklarına göre sınıflandırılır.

Yapılarına göre; tek katlı, çift katlı, kumlu, kumsuz, susturuculu ve yağlı (bu deri çok az marka tarafında üretilir, örneğin Evans firmasının Hydreulic adlı bir yağlı derisi vardır. Piyasada yağlı diye bilinen bir çok deri aslında yağlı değil sadece çift katlı derilerdir.)

Kalınlıklarına göre; ince, orta ve kalın deriler.

Bu derilerin farkları nelerdir şimdi tek tek onlara bakalım.

Tek katlı deriler: tiz tonlu, çabuk tepki veren, rezonansı yüksek derilerdir.

Çift katlı deriler: bas tonlu, tepkimesi yavaş, rezonansı yüksek, dayanıklı, sert çalmaya uygun derileridir.

Kumlu deriler: asıl amacı fırça çalmaya uygun yüzey oluşturmak olan kum, biraz susturucu etkiside yapar, derinin tonunu hafif baslaştırır ve dayanıklılığını arttırır.

Susturuculu deriler: bazı derilerin iç taraflarında 2-3 cm genişliğinde dahili bir deri çember vardır. Bu ek, derini fazla rezonansını keser, derideki ötmeleri engeller.

Yağlı deri: Çift kat deri arasına susturucu olarak yağ sürülmüştür. Oldukça ağır, çok dayanıklı, bas ve yavaş tepki veren , rezonansı oldukça düşük derilerdir.

İstediğimiz tona ve tarza göre bu deri türlerinden özelliklerine göre tercih edip kullanırız.

Tabii benim bu yazımda deriler hakkında her türlü bilgiyi ayrıntısı ile verebilmem maalesef mümkün değil. Bu nedenle deri üreticilerini web sayfalarını, davul dergilerini takip ederek akort ve deriler ile ilgili daha geniş bilgi alabilirsiniz.

Bunun dışında Drum Tuning adlı bir video ve yine davul tonlama ile ilgili bir iki kitap şu anda internet üzerinden satılıyor. Araştırarak daha geniş bilgi toplayabilirsiniz.



Eğlenceli ve bol davullu günler.



Bülent Akbay

Jack Daniel's 2008 Rock Müzik Yarışması Başlıyor

Jack Daniel's 2008 Rock Müzik Yarışması Başlıyor


Dünya genelinde amatör Rock tutkunlarını destekleme düşüncesiyle yola çıkan Jack Daniel�s Müzik Programı, 100�ü aşkın ülkede büyük bir ilgiyle devam ediyor.

Bu yıl Türkiye�de üçüncüsü düzenlenecek olan �Jack Daniel�s Rock Müzik Yarışması� start veriyor. Yarışma amatör Rock gruplarına uluslararası alanda önemli fırsatlar sunuyor.

1892 yılında kendi müzik grubunu kuran Jack Daniel�ın müzik mirası, tüm dünyada yaklaşık 100 yıldır devam ederken Türkiye�de 2005 yılından bu yana gerçekleştirdiği Rock Müzik Programları ile sürdürülüyor. Amatör Rock Gruplarının 28 Şubat tarihine kadar DEMO�larını göndererek başvurularını yapabileceği Jack Daniel�s Rock Müzik Yarışmasının Finalleri Mart 2008 de yapılacak.

Yarışmaya katılmak için...
�Jack Daniel�s Rock Müzik Yarışması"na katılmak isteyen amatör rock grupları, katılım koşullarına ilişkin detaylı bilgiyi Jack Daniel�s internet sitesi Jack Daniel's Rock'dan ve 0212 267 31 07 nolu bilgi hattından edinebilecekler. Yarışmaya katılmak için son başvuru tarihi 28 Şubat 2008�dir.

25 Ocak 2008 Cuma

Dünyaca Ünlü Sanatçılarının Bateri Zilleri Samsun'dan



İstanbul'da bateri zil fabrikasında işçi olarak çalışan Samsunlu Diril kardeşler, işten ayrılarak kurdukları fabrikada Jennifer Lopez, Madonna ve Ricky Martin gibi dünyaca ünlü sanatçıların bateri zillerini üretiyor.

1995 yılında İstanbul'da bateri zili üreten bir firmada işçi olarak çalışmaya başlayan Diril kardeşler ve akrabaları, yıllar sonra kurdukları fabrikada dünyaca ünlü sanatçıların kullandığı bateri zillerini üretmeye başladı. Kardeşlerden Murat Diril'in Almanya'da katıldığı bir fuarda Avrupa'nın en büyük müzik aletleri firmalarından Roland Mein'in yetkilileriyle tanışmasının ardından, bu firmayla anlaşma yapıldı. Çalıştıkları işten ayrılarak 2000 yılında Samsun'da üretime başlayan Diril kardeşler, yaptıkları el yapımı kaliteli bateri zilleriyle dünyaca ünlü sanatçıların bateristlerinin kullandığı zilleri üretmeye başladı. Tanınan bir marka haline gelen Samsun Murat Müzik Aletleri, ayda 2 bin civarında 2 ila 24 inç arasında bateri zillerini üreterek ihraç ediyor.9 Mayıs Sanayi Sitesi'nde 30 işçisiyle dünyada tercih edilen zilleri üreten kardeşlerden İbrahim Diril, 2000 yılından bu yana kaliteli el yapımı ziller ürettiklerini söyledi. Kısa sürede dünyanın tanınan markaları arasına girdiklerini dile getiren Diril, "Dünyaca ünlü zil firmalarıyla yarışıyoruz. Bizim zillerimiz el yapımı ve ses tonu iyi olduğu için tercih ediliyor. Tamamen el işçiliğiyle yapıyoruz. Bakırı döküyoruz, işliyoruz zil haline getiriyoruz. Zahmetli bir iş ama severek yapıyoruz" dedi. Diril, ürettikleri zilleri Jennifer Lopez, Madonna ve Ricky Martin gibi dünyaca ünlü sanatçıların bateristleri Thomas Lang, Sohny Rabb, Kenny Aranof'un kullandığını kaydetti.



İngiltere'nin saygın müzik dergilerinden Q Magazine, kuruluşunun 20. yıldönümünde, son 20


yılın en iyi 20 şarkısını belirledi.

Dergi çalışanları tarafından hazırlanan listede bir numara olarak, U2 ve Madonna gibi isimleri geride bırakan Nirvana'nın, 1991 yılında çıkarttığı, "Smells Like Teen Spirit" adlı şarkısı gösterildi.

Pop, rock, punk ve tekno dahil birçok müzik tarzına yer verilen listede ikinci sırayı, Outkast'ın 2003'te çıkardığı "Hey Ya!", üçüncü sırayı ise Guns N'Roses'ın "Sweet Child O'Mine" adlı şarkısı aldı.

Listede yer alan diğer şarkılar şöyle;



4. "Unfinished Symphony" - Massive Attack (1991)

5. "One" - U2 (1991)

6. "Live Forever" - Oasis (1994)

7. "Bitter Sweet Symphony" - The Verve (1997)

8. "Common People" - Pulp (1995)

9. "There She Goes" - The LA's (1990)

10. "7 Nation Army" - The White Stripes (2003)

11. "Song 2" - Blur (1997)

12. "Crazy" - Gnarls Barkley (2006)

13. "Angels" Robbie Williams, (1997)

14. " ? Baby One More Time" - Britney Spears (1999)

15. "Personal Jesus" - Depeche Mode (1990)

16. "Like A Prayer" - Madonna (1989)

17. "Firestarter" - The Prodigy (1997)

18. "Brimful of Asha" - Cornershop (1997)

19. "Stan" - Eminem (2000)

20. "I Bet You Look Good On The Dancefloor" - Arctic Monkeys (2006)

Volkan Öktem



25.06.1970 yılında İzmir'de doğdu.
Davula olan ilgisi 7 yaşında başladı. 12 yaşında çeşitli
orkestralarda davul çalmaya başladı. 1985 yılında
Ankara'ya geldi ve birçok rock ve pop gruplarıyla çalıştı,
konserler verdi.

1993 yılında İstanbul'a geldi. Burada değişik tarzlarda
(Halk müziği, Pop, Rock, Latin, Funk, Fusion, Jazz, Acid Jazz)
sahne ve stüdyo çalışmalarında bulundu.

17 yaşında ilgi duymaya başladılğı Caz müziğiyle ilgili
çalışmalarını diğerlerinin yanısıra sürdürdü.
Aşkın Arsunan Ethno-Karma Band ile
7. Uluslararsı İstanbul Caz Festivali'nde yer aldı.
10. Uluslararası İstanbul Caz festivaline Beck's Big Band,
11. Uluslararası İstanbul Caz festivaline Aşkın Arsunan Grup ve
İstanbul Superband,
12. Uluslararası İstanbul Caz festivaline
İstanbul Superband ile katıldı.


Yer aldığı gruplardan birkaçı;

Habbecik,
Trio Mrio,
Acid Trippin,
Laço Tayfa ,
0212,
Beck's Big Band,
Ethno Karma,
Sertap Erener Ork.
Pasaporte Latino,
İstanbul Superband

www.volkanoktem.com

Bir Davulcunun Hayatı - Doğaç Titiz

Bir Davulcunun Hayatı

Yaşam şekilleri:
1.azmalar için ,
2.yeni başlayanlar için ,
3. biraz öğrenmiş olanlar için,
4.işin piyasasında olanlar için,
5.işe tamamen ciddi bakanlar için ki bunlar iyi davulcu olmak yolunda gerçek azim sergilerler ve
6. artık usta davulcular için olmak üzere 6 grupta oluşurlar......

1.Kazmalar için:
ağabey ben çift cross çalacağım böyle hani dıgı dıgı vuruyorlar ya ondan hani en sert müzik yapalım...... (teknik bilgi sıfır dır müzikalite de sıfır) bu tipler davulu ya artistlik için çalmaya çalışırlar yada kız tavlamak karizma için vs..... stres atmak için böyle bir yola baş vurmak yapılacak en büyük denyoluktur ki buda mükemmel bir kıroluktur

2. Yeni başlayanlar için:
bunu iyi yönden alalım bu bambaşka heyecanı hissetmek, ne öğrenirsem kardır sebebiyle her şeyi araştırma içgüdüsüyle yanıp tutuşan bir bilinçli olmak durumudur,aslında herkes bu bilince ulaşana kadar 1. bölümü geçmiştir(çok nadir olanı o da eğer şanslıysa tabi 2. seviyeden başlamaktadır......)tüm el tekniklerini baget tutuşlarını hemen öğrenmek ve bu teknikleri aceleyle doğru biçimde kullanmak isteyerek sabırsızlıklarını saklayamazlar. inanılmaz heyecan başlamıştır sadece işin ne kadar ciddi bir boyutta olduğunun farkında değillerdir , girdikleri okyanus öyle büyüktür ki sonra arasında kaybolup bir damla bile olamayacaklarını anlayana kadar acı vermez onlara ...... bunu anlamaları an meselesidir artık.

3.Biraz öğrenmiş olanlar:
yani belli bir seviye vardır artık tarz seçmekte zorlanırlar ondan bundan otlanma zamanıdır ve her davulcudan hareket öğrenmeye çalışırlar herkese bir şeyler sorarlar dave weckl’ın bütün albümlerini ezbere bilmek hariç bir de utanmadan ben şöyle çalıyorum böyle yapıyorum falan diye arada bir konuşup dururlar...artık piyasaya girmek isterler hep hayalleri orada burada çalmaktır hem para kazanmak hem de kendi zevkleri için ; biraz daha bir şeyler öğrenebilmek müzik ve davul adına.....

4.İşin piyasası:
davulcu piyasaya ilk girdiğinde öğrenecek çok şeyi olduğu gibi piyasacılıktan yakında kusacak olmaktan habersiz bir şekilde mutlu başlar işe........zaman geçer bunalır gece çaldığı program ona artık yemek yemek gibi gelmeye başlar ve kendini kazandığı paraya kaptırmazsa davul çalışmayı ihmal etmez bol bol müzik dinleyip kendini geliştirmenin yollarını arar..ve artık piyasada kaşarlanmış çeşitli müziklerde pişmiş davul ordinasyonları na alışmaya başlamış işe artık ciddi bakanlar (bu kişiler davulu çok sever ,gerçekten sever.....öğrenecekleri şeyler konusunda hem korkar hem de azim gösterirler çünkü ha yapamadıkları şeyler hep vardır içlerinde ...... davul artık meslekten çıkmış yaşam biçimi olamaya başlamıştır davula taparlar)

5.Artık işe tamamen ciddi bakanlar:
Evet kitaplarla davul notalarıyla ilgilenilmeye başlanmış olup teknik çalışmalar kuvvet kazanmıştır , ilerleme zamanıdır diye hisseder davulcu kişilik.... sabah kalktığında( (dip not)aslında davulcular 12 den erken kalkmazlar)) hemen bilek açma el kol ısıtmak için stick control çalışması 2 saat gerekli hale gelmiştir davulcu bunu çalışınca psikolojik olarak kendini iyi hisseder .... günün diğer kısımlarında özel işleriyle uğraşırken hep davul düşünür müzik düşünür çalmak istediği tarzları en ince detayına kadar inceler kendine bir sürü örnek alabileceği davulcu bulmuştur gerek Türk gerekse yabancı ve artık hep el ayak kordinasyonlarına zaman ayırır. Kombinasyonları çalışır metronomla iyice oturtana kadar...... arkadaşları tarafından gaza da getirilen bu kişilik çok daha fişeklenir ve nihayet....

6.usta davulculuk en son mertebe(sonrası da var ama ben sadece anlatabileceklerimi seçtim):
Nihayet davul üstünde elini nereye atsa yeni bişeyler keşfetmeye başlamıştır; yoktan yeni şeyler bulur Dave Weckl’dan Dennis’ten Vinnie’den Virgil’den öğrendiklerini kafasında özümser kendi tarzını yaratır artık ritimler çivi gibi gelip groveları en son iliğine kadar hisseder , hissettirir, basla müzikle bütünleşmiş aynı zamanda da çalıştıklarını müzik içinde kullanabilmeyi kendine ödev edinmiş, hala öğrenecek çok şeyi olduğunun kesinlikle farkında olan bilge davulcudur provadan provaya koşar kesinlikle davulcu değil müzisyendir artık............bunların yanı sıra özel hayatını davulla karıştırmamak da ayrı bir problem teşkil eder...........

Doğaç Titiz

Stick control çalışma teknikleri Doğaç Titiz

Stick control çalışma teknikleri

Sizler kendi bulduğum eğlendirici stick control çalışmasından bahsedeyim
gayet basit bunun için gerekli malzemeler;
1 dvd player
1 televizyon
1 çift dengesi iyi olan oturaklı bir baget
1 çalışma pad’i
1 de metronom fena olmaz

Herhangi bir izlemek istediğiniz çok ciddi olmayan bir filmin karşısına tam takım malzemenizle çıkın. Gerisi çok kolay yapabiliritenizin yüksek olacağı bir bpm açın mesela 70 ve çalışmaya başlayın.
göreceksiniz ki hem film izlemiş hem de sıkı bir şekilde stick control çalışmışsınız
çalışma şeklinizde şunlar olabilir.

RLRL/RLRL/RLRL/RLRL ,
RRLL/RRLL/RRLL/RRLL ,
RLRR/LRLL/RLRR/LRLL
sonra gene başa sonra bunların sayılarıyla oynayabilirsiniz, yaratıcılığınıza göre her türlü eksiltme arttırma yada karıştırarak çalışmanızda çok faydalı olur.


Tabi ki arada bir metronom size yavaş geldiğinde hızlandırın ki kendinizi zorlamış olun
ayrıca bu egzersizleri hiç kol ve parmak kullanmadan pad’in tam dibinden ayrıca tam olarak ta bileklerden çalışırsanız çok faydalı bir iş yapmış olursunuz.
Ben bu çalışma sayesinde gördüm ki hem stick controlumu ilerletebiliyorum hem vaktin nasıl geçtiğini anlamıyorum hem de sevdiğim bir film izlemiş oluyorum.... bunu her gün yaptığınızı düşünün.

Aslında daha pek çok şey var niye bunlarla sınırlı kaldık diye sorabilirsiniz…
çünkü bu 3’lü davul çalmaya yarayan en önemli DNA’lar dır.
Bunların haricinde yani (single , duble , paradidle)ne çalışırsanız çalışın bu 3 DNA’nın varyasyonlarından başka bir şeyle karşılaşmayacaksınız bunu inceledikçe sizde göreceksiniz
iyi çalışmalar bol şans

Doğaç Titiz

Davul ve Savaş Sanatları -Özgür Can Öney

Davul ve Savaş Sanatları
(alıntıdır)

Davul çalmaya başladığımdan beri hep , kastettiğim , iki ayrı gibi görünen eylemler birliğinin birbirine nasıl da benzediğini düşünüyorum. “ Ne alakası var? “ diyebilirsiniz ; ama aslında çok alakası var. Elimden geldiğince açıklamaya çalışacağım.

Davul öğrenmeye başladığınız zaman , bazı temel teknikleri öğrenmeniz gerekir önce ; baget nasıl tutulur , davula nasıl oturulur , davulla aramızdaki mesafe ne olmalıdır , basit ritimler nelerdir gibi . Aynı şekilde savaş sanatlarına başladığınız zaman da temel bir çok teknik öğrenirsiniz ; nasıl nefes alınır , nasıl yürünür , nasıl gard alınır , nasıl vurulur gibi.
Belli bir süre sonra ilerlemek için ne kadar çok çalışmanız gerektiğini fark edersiniz ve düzenli olarak etüt yapmaya başlarsınız. Ayrıca davul herhalde gerçekten çalabilmek için belli bir vücut kondisyonu gerektiren nadir enstrümanlardandır. Aslında bütün enstrümanlarda çalabilmek için belli bir kondisyon ve sürekli yapılması gereken etütler vardır ; ama bence davulda bu daha da fazla gerekiyor. Savaş sanatlarında da aynı şekilde devamlı olarak çalışma yapmalı ve öğrendiğiniz teknikleri iyice oturtmanız gerekir ; ve bu yüzden düzenli olarak antrenmanlarınıza devam etmeniz gerekir.

Seviyeniz yavaş yavaş artmaya başlayınca artık bildiğiniz şeyler yetmeyecek ve izlediğiniz ya da dinlediğiniz müzisyenlerin çalımlarından etkilenip onların yapmaya çalıştıklarını denemeye başlayacaksınız ; belki farklı bir türe ilgi duyacaksınız ( Latin , jazz , funk gibi ) ya da farklı bir stili denemeye ( tradational grip gibi ). savaş sanatlarında da aynı şekilde belli bir süre sonra daha çok teknik kapasite gerektiren hareketleri denemeye başlayacaksınız ; bu da sizin için yeterli olmazsa eğer başka bir savaş sanatını denemeye çalışacaksınız . Kung-fu , karate , judo , aikido , taekwondo , muay-thai , kick-box , capoeira ; bir çok farklı savaş sanatı var zaten , teknik ve uygulama olarak hepsi birbirinden çok farklı görünse de amaçları ve felsefeleri ortaktır .

Davulda belli bir noktaya gelmiş , bize ilham kaynağı olmuş bir çok davulcuya gıpta ile bakarız , onların yeri bizim için ayrıdır . yaptıklarıyla bize ilham kaynağı olmuş davulcuları bir düşünün ; onlara her zaman “ üstat “ gözüyle bakmaz mıyız? Buddy Rich , Elvin jones , Art Blakey , Tony Williams , Steve Gadd , Peter Erksine ve daha bir çok isim davulun üstatları olarak müzik tarihinde yerlerini almışlardır . Aynı şekilde savaş sanatlarının ortaya çıktığı felsefi akımların yaratıcıları , farklı stilleri ve uygulamaları ortaya koyan bir çok hoca ya da üstat vardır ve her birine saygı ile yaklaşılır.

Usta davulcuları çalarken izlediğiniz zaman ne kadar rahat olduklarını görerek şaşırırsınız , attıkları poliritmik pattern’ın arasına 32’lik atakları döşerken ve bu ritmi bir çok eksik düşmelerle ve senkoplarla süslerken sanki oturma odalarında , koltukta oturup bir yandan sütlü neskafe içip bir yandan da gazetenin pazar ekini okuyormuşçasına rahatlardır. Savaş sanatları üstatları da aynı şekildedir . En zor teknikleri bile uygularken o hocaların suratında herhangi bir sıkılma ifadesi göremezsiniz.

Bunun en önemli sebeplerinden biri davulda ve savaş sanatlarında yıllar boyunca basitten karmaşığa doğru bir çok tekniği çalışarak belli bir otomatik devamlılığı sağlamakta yatar . Nasıl yürürken hangi adımımızı atacağımızı düşünmüyorsak , araba kullanırken evet şimdi vitesi değiştirmeliyim diye düşünmüyorsak , nasıl nefes alırken nefes aldığımızı , verirken verdiğimizi düşünmüyorsak o ustalarda da öyledir , şimdi kicke , şimdi trampete vuruyorum diye düşünemezsiniz , eğer düşünmeye çalışırsanız zaten çalamazsınız.
Bu çok önemli bir noktadır . eğer davulu çalarken kendinizi rahat bırakmazsanız , sürekli ne çaldığınıza odaklanıp vuruşların ellerinizden ayaklarınızdan akmasına izin vermezseniz hiçbir şey akmaz ve kilitlenir kalırsınız . beyninizi boşaltmanız ve sadece bir tek şeye odaklanmanız gerekir. O da şu ana kadar çalıştığınız her şeyin kendiliğinden akmasına izin vermektir. Bunun savaş sanatlarındaki karşılığı da zen ve zazen’dir. Bir müsabakanın sonunu düşünerek o müsabakaya başlamak , gelen yumruğu nasıl bloke edeceğine o an karar vermeye çalışmak ya da sürekli uyguladığınızdan farklı bir gard yöntemi uygulamaya çalışmak size müsabakayı baştan kaybettirir . o yüzden müsabakaya olabildiğince “ boş “ çıkarak her şeyin kendiliğinden gelişmesine izin vermeli , hareketlere , adımlara değil bütünüyle eyleme odaklanmaya çalışmalısınız. Yeterince çalışıp , tekniğiniz oturttuysanız ve otomatikleştirdiğiniz hareketlerin kendiliğinden akmasına izin verirseniz belli bir başarı sergileyeceksinizdir.

Daha bir çok benzerlikten bahsedebilirim ama şu örnekle bu yazımı bitirmek istiyorum. Günümüzdeki en barışçıl savaş sanatlarından biri Aikido’dur , kelime anlamı olarak “ evrende var olan ve hepimizin bir parçası olduğunu düşündüğümüz enerji ile uyum içinde olma yolu “ olarak tanımlanabilir . İyi bir aikidocu eğitim ve öğretimi beraber götürerek yaşadığı hayatta karşılaştığı her türlü şeyle aslında kendisinin de bir parçası olduğunu kabul ettiği büyük enerjinin bir parçası olarak kabul ederek onlarla uyumu sağlamanın yollarını arar ; biz de davulcular olarak , dinlediğimiz ve etkilendiğimiz müziklerle ve sürekli çalışarak , etütler yaparak içinde bulunduğumuz süreçle aslında hayatın ritmini bulmaya çabalamıyor muyuz ?


-Özgür Can Öney

Twin Pedalın Tarihi

İlk Twin Pedal / Sleishman Twin Pedal

Don Sleishman'ı mucitlik yapmaya iten çok değişik nedenler vardı...

ilk icadı 1964 yılında Louis Bellson ve tek kollu davulcu arkadaşı Evan Biddle'dan etkilenmesiyle ortaya çıkmıştır.

Don, Evan'ın yeteneğine aynı zamanda iki ayağıyla birlikte bas davul'a vurmasını sağlayarak katkıda bulunmak istiyordu. Louis Bellson'u çift bas davulla çalarken gördüğünde, çift pedalı tek davul üzerinde nasıl dizayn edeceğini buldu.

Ve böylece 1971'de patenti alınan dünyanın ilk twin pedalını icat etmiş oldu.

Louis Bellson 1970'te Avusturalya'ya geldi ve Don'la tanıştı. Don'un icadından çok etkilendi ve daha sonra kendi davul setinde kullanmaya başladı...

Kısa bir süre sonra çeşitli uluslararası davulcular Don'la tanışmayı ve onun bu yeni pedallarını kullanmayı kafalarına koydular.

Alan Dawson "Dave Brubeck" grubuyla birlikte çıktığı bir turnede bu pedalları kullandı. Don'un icadına hayran kadan Alan Dawson, pedal için Don'a şöyle dedi. "Bence standart davullarda devrim yaratacak bir şey buldun"

Pedalın en büyük avantajlarından biri de davulcuya bacaklarının arasında trampet varken tam olarak bas davulun karşısında oturmaya olanak sağlıyor ve bu sayede bacaklar sadece omuz mesafesi kadar açık kalıyordu...

Pedallar o kadar iyi dizany edilmişti ki hala geliştirilebilir !

Sleishman Twin pedallarının yakın gelecekte tekrar piyasaya sürükmesi bekleniyor...
Umut Otyakmaz

Modern Davulun Tarihi


Vurmalı çalgılar muhtemelen bilinen en eski enstrumanlardan biridir.
Davullar milattan önce 6000 yılından beri bütün dünya'da bilinmektedir.(VE vu liste neredeyse sonsuz gibi; bongolar, timpani, darbukalar, tambourinler, kongalar, dümbelekler, vs vs... )

İlk davul seti (Bateri) XIX. yüzyılda bas davul pedalının icadından sonra icad edildi, Ve bu sayede tek bir kişinin bir çok farklı vurmalı çalgıyı aynı anda çalmasına olanak sağlandı. Davul setlerinin büyük patlaması ise yüzyılın başında davulcuların jazz müzisyenlerine eşlik etmesiyle başladı ve o zamandan beri gelişmekte.

Standart bir davul bas davul, trampet, tom-tomlar, hi-hat, ride ve crash zillerinden oluşurdu.

Genellikle 2 tom-tom olur ve bunlardan biraz daha büyük bir davul daha (floor-tom) olurdu ama daha geniş ve çeşitli sesler elde etmek için daha geniş davul setleri de kullanılırdı.

Hatta Louis Belson, Keith Moon, Ginger Baker ve Billy Cobham gibi ünlü davulcular çift bas davul kullanıyorlardı.

Rock davulcuları ise genellikle daha fazla zil ve tom-tom kullanırdı.

Zamanla dana derisinden yapılan davul derilerinin yerini plastik deriler aldı, çok çeşitli bagetler icad edildi, ziller farklı materyallerden yapılmaya başlandı ve artık bugünlerde bazı davulcular daha önceden kaydedilmiş sesleri bagetlerle aktive etmek için elektronik padler de kullanmaktalar...


Umut Otyakmaz

24 Ocak 2008 Perşembe

Alpay Şalt (6 makale)

Bu yazımda biraz etkileşim ve profesyonellikden bahsedeyim...,yani yaptığınız işi iyi yapmak anlamında değil de o işden hayatınızı kazanmak anlamında...



Biliyorsunuz artık dünyada olup biten herşeyi takip etme imkanına sahibiz,dünya televizyonlarını izleyebilir,internetten istediğimiz bilgiye veya görüntüye ulaşabiliriz.

Bir sanatçının (biz müzisyeni ele alalım),kendini geliştirebilmesi için mutlaka bir şeylerden etkilenmesi gerekir,onun için akademi’deki yada konservatuar’daki öğrencilere mutlaka konserlere ve sergilere gidilmesi tavsiye edilir.



Müzisyen için de sadece müzik dinlemek yetmez,görsel malzeme de çok önemlidir.Usta müzisyenleri izlemek çok çok önemlidir.Ama en önemlisi şu ki,izlediğiniz kişiyi kıskançlık,hırs veya küçümsemeyle izlerseniz ondan hiçbir şey alamazsınız.



Zaten eğer o kişiyi canlı olarak izliyorsanız ve o kişiye negatif elektrik gönderiyorsanız emin olun ki o kişi bunu algılar ve performansı düşer.”Nerden biliyosun güzel kardeşim?” diye sorarsanız,bunu sadece ben yaşamadım,birçok arkadaşım sohbet esnasında aynı şeyi yaşadıklarından bahsetmiş idi,derim.Yani anafikir, birisini şaşırtmak istiyorsanız (gıcık olduğunuz bir müzisyen varsa!) onu seyretmeğe gidin,gözünüzü ona dikin ve tüm nefretinizle bakın J....



Tabii ki böyle yapmazsınız,ama yapanlar var,üzgünüm ama o kişiler hiçbir zaman başarılı olamayacaklar.

Kendi kendini yetiştirmiş, yani alaylı bir davulcu olarak izlemenin,soru sormanın,araştırmanın çok faydasını gördüm.Davula yeni başladığım sıralar Yeşilyurt Spor Klubünde çalan orkestraları özellikle davulcuları dikkatle seyrederdim,çaldıkları parçalar farklı müzik tarzlarındaydı tabii ki ama mühim olan o parçaları nasıl çaldıkları,enstrümanı nasıl kullandıkları!Hihat pedalının ayakla nasıl kullanıldığını ilk gördüğümde çok etkilenmiştim!Ben sadece kapalı ya da açık kullanıldığını zannederdim.O “sayma” hareketinin bana öyle büyük bir yardımı oldu ki,parça içinde metronomu nasıl kaçırmayacağımdan,tek krospedalı ile çift kros varmış gibi çalmaya kadar birsürü hareketin anahtarıymış meğerse!



Hemen bir anımı daha anlatayım,1992 yılında Rus Hard Rock grubu MOHOMAX (Monomakh okunur) ile açık hava tiyatrosunda bir konser verdik.Kısaca anlatacağım grubun davulcusu VILADEMIR klasik konservatuar eğitimi almış çok klas bir davulcuydu,Rusya’da eğitim sistemi çok iyi ayrıca gelen sıkı davulculardan da çok şeyler öğrenmiş.Biz aynı davul setini kullandık ama benden çıkan ses ile ondan çıkan ses arasında %70 fark var!Konserden sonra bana nasıl güçlü bir ses çıkarabileceğimi gösterdi ,sonradan öğrendim ki bu teknik şu sıralar çok popüler olan Möller tekniği imiş,ileriki senelerde çalışımda çok büyük bir değişim oldu,VILADEMIR sayesinde!Hadi başlamışken biraz daha anlatayım,sohbet olsunJ....



İlk seyrettiğim davul video’su VILADEMIR’in bana gönderdiği ,arkadaşının çektiği özel bir ders kasediydi,laf aramızda aradan 11 sene geçmesine rağmen seyrederken hala anlamadığım ve de yapamadığım hareketler var!Bunu da niye yazdım biliyor musunuz?Sadece çok ünlü olmuş davulculardan birşey öğrenilmiyormuş aslında herkes ayrı bir cevher,15 yaşındaki öğrencim birgün öyle birşey çaldı ki,”çabuk şunu not edelim de ben de bir ara çalışayım” demek durumunda kaldım.Sonra seyrettiğim ve ilk şoku atlatmak için 20-25 dakika kadar TV’yi kapatmak zorunda kaldığım kaset ise TOMMY ALDRIDGE ‘in Rock Drum Soloing & Double Bass Workout......

inanılmaz bir performans,ben davul çaldığımı zannediyormuşum meğer!!!!Hiçbir zaman TOMMY ALDRIDGE olamam,ama unutmayın TOMMY ALDRIDGE de ben olamaz,onun için kimseyi de birbiriyle kıyaslamamak gerekiyor zaten,her müzisyen ayrı bir kişilik,etkileşimin faydası her iyiden bir parça alıp onu kendi benliğinizde, beyninizde sindirip kendiniz olarak tekrar geri vermek.Gözünüz kulağınız açık olsun!Etkileşim hemen meyvelerini vermeyebilir,sakın canınızı sıkmayın,o bir süre içinde mutlaka çıkacaktır.Yine kendimden bir örnek vereyim bariJ....
Ben kesinlikle topuk havada çalamayan bir kişiydim,ne hihat pedalını ne de kick pedalını..Çalan arkadaşlara da şaşırırdım,bana hiç doğal gelmezdi ,çok denedim bir türlü çalamadım,ama seyrede seyrede sanırım 2 yıl içinde ,en sonunda bir gün becerdim.Yani yapamadığınız bir hareket varsa üzülmeyin o birgün mutlaka kendiliğinden olacaktır.Etkileşimi devam ettirin!



Gelelim profesyonelliğe................

Aileler çoğu zaman evlatlarının doğru dürüst bir işi olmasını,böylece gelecekte sıkıntı çekmemesini ister.Haklılar da,ama ya bizim hayallerimiz n’oolacak?Hiçbir zaman 200.000 kişilik alanlarda konser verme zevkini,video kliplerde oynama mutluluğunu,sonsuza dek kalacak bir albümü kaydetme gururunu yaşayamayacak mıyız?!!

Eğer aileniz müzik yapmanıza karışmıyorsa mutlaka şunu düşünüyordur..”okulu bitene kadar yapsın,sonra nasıl olsa kurs, üniversite, askerlik derken unutur gider”.Ülkemizde “müzisyen” diye bir meslek grubu tanınmamakta,emekli olamazsınız,hakkınızı arayacak bir sendika da yok.Evet bunlar olurken “unutulup giderse” zaten kaybedilmiş birşey yok demektir,ama ya “unutturulur”sa?Unutturulması da aslında sizin iyiliğiniz için yapılmaktadır,aileler her zaman evlatlarının iyiliğini ister.Müziği meslek olarak seçecekseniz mutlaka ve mutlaka çevrenizde bu işi sürdüren veya bırakmış kişilerle bu mesleğin “artı” ve “eksi” lerini dürüstçe konuşun ,tartışın,fikir sahibi olun.Siz fikir sahibi olun ki eğer ailenizi ikna etmek durumunda kalacaksanız bunu ancak siz kendiniz yapabilirsiniz.Maalesef üniversite sınavında yanlış seçim yapmış ,fakat okulu bitirebilmek için senelerini harcamış ama mutsuz olan o kadar çok insan var ki,bunun sebebi bilinçsiz ve yanlış tercih.


Hadi iyi şanslar!!



DAVUL KASALARI,HANGİ AĞAÇLAR NİYE BU AĞAÇLAR?

Yazının orjinali Mike Radcliffe (www.Drumdojo.com) a aittir.Kendisi , Gene Okamoto ve David Howe (Pearl Drums www.pearldrums.com) un diagramları ve sitedeki yazılarından da faydalanmıştır.

Bu yazı , ağaç kasasını oluşturan malzemenin fiziksel özelliklerinin davulun genel soundunu nasıl etkilediği ile ilgilidir.Ancak dikkat edilmesi gereken önemli bir nokta daha vardır ki o da davulun derisinin kendi ses karakteri. Bu yüzden yazıyı okurken deri kombinasyonlarını hariç tutunuz.

DAVUL KASASI YAPIMINDA NEDEN AĞAÇ KULLANILIR?

Sanırım bunun ağacın güzel bir tını vermesinden başka sebebi yok. Diğer müzik aletlerinde de olduğu gibi ağaç memnun edici özelliklere sahiptir.Zaman içinde Bambu,Plastik,Metal gibi başka malzemeler tercih edilse de belirli enstrümanlar için hep ağaç kullanılmıştır.. zaten bu birkaç yüzyıldır denenmiş ve tecrübe edilmiştir değil mi? Şimdi ağaçların özelliklerine bir göz atalım...

Genel olarak, kullanılan ağaç ne kadar sert ve sıkı ise verdiği ses o kadar güzel olur, çünkü malzeme ne kadar sert ise o kadar iyi titreşir ve titreşimi kayıpsız iletir.Ne kadar düzgün ve eşit titreşirse verdiği ton da o kadar düzgün olur,aynı davul derilerinde olduğu gibi.Dünyada birçok sert egzotik ağaç çeşidi vardır,hatta bunlar genelde tercih edilen ağaçlardan bile daha serttir. Fakat bir ağacın seçimini etkileyen daha önemli ve geçerli sebepler de vardır
*ekonomik olması,her zaman ve kolay temin edilebilir olması,
*kolay işlenebilir olması,
*estetik olarak güzel gözükmesi,
Bir ağacın ekonomik olması dünya üzerinde yaygın şekilde ve sürekli bulunabilir olmasına bağlıdır. Kolay işlenebilmesi için uzun ve düzgün lifli olması , az budaklı olması gereklidir. Ayrıca liflerinin ve kesilen katmanların sağlam,güçlü ve sert olması aynı zamanda daire biçiminde kıvrılabilecek kadar da esnek olması şarttır.. Hem bu özelliklere sahip hem de dokuları göze estetik görünen ağaçları kullanabileceğimize göre zaten çok fazla seçenek kalmıyor...
Maple, Birch, Beech, Poplar, Ash, ve Mahogany (veya Lauan) bu özellikleri taşırlar ama bunların dünyanın çeşitli bölgelerinde yetişen birçok çeşidi vardır. . Bu çeşitlerin kendine has değişkenlikleri olsa bile yine de aynı türün ismini taşıyacak kadar benzeşirler ,yani biz incelememizi yaparken Kanada’da yetişen Rock Maple ile başka bir yerde yetişen bir Maple ağacını ayırt etmeyeceğiz yada İskandinavya Birch’ü ile başka bir Birch’ü...genel özellikler üç aşağı beş yukarı aynıdır.

Maple, Birch, ve Lauan Karşılaştırması

Davul yapımında en çok kullanılan ağaçlardır,şimdi biz bu ağaçları kendi aralarında kıyaslayacağız.. Lauan bu ağaçlar içinde en yumuşak ve en az alımlı olanıdır.Bu yüzden en çok giriş seviyesine hitab eden ucuz davullarda kullanılır.Ağacın görsel bir estetiği olmadığı için de bu estetik davul kasası üzerine sarılan plastik kaplamalarla sağlanır . Plastik kaplama boya ve ciladan daha ucuza malolduğu için de ekonomiktir.
Maple ve Birch ise üst model ve profesyonel seri davullarda kullanılmaktadır,ikisi de kaliteli ağaçtır ve seçim tamamen kişisel bir tercihtir.. ikisi de mükemmel ton verir ve sadece cilalansa bile çok hoş gözükür. Bu arada Amerikan davullarında Maple tercih edilmesinin en büyük sebebi tonlarının güzel olmasından ziyade ünlü davul kasası üreticisi KELLER’in patronu Robert Keller ‘dir.Çünkü birçok firma aslında davul kasalarını KELLER’den temin etmektedir,tabii bunda kötü bir niyet yok, Keller 50 yıldan daha fazla bir süredir bu işi yapıyor ve ürünleri birinci kalite.
*Alpay ŞALT’ın notu:
KELLER fabrikası Kuzey Ameika’da ve bildiğiniz gibi Kanada ve Kuzey Amerika bir Maple cenneti (KANADA bayrağının amblemi MAPLE ağacının yaprağıdır),yani aslında onlar için en ekonomik ağaç Maple...
Maple,Birch ve Lauan tonal karakter olarak birbirinden çok farklıdırlar.
Aşağıdaki grafikler Pearl firmasından Gene Okamoto ve ekibinin bir çalışmasıdır. Bu grafikte görünen ve Pearl firmasının tercih ettiği African Mahagony ile Lauan’ı birbirinden ayırmamız gereklidir.İkisi de aynı tür olmasına rağmen Lauan daha ucuz bir ağaçtır ve ucuz davullarda kullanılır.


Göründüğü gibi maple’ın bas fekansları mid ve tiz frekanslarına oranla daha fazladır.



Birch’ün bas ve tiz frekansları midlerine göre daha fazladır,böylece ekstra güç ve vurgu için tercih edilebilir.




African Mahogany ‘nin çok kuvvetli basları yumuşak midleri ve biraz traşlanmış tiz frekansları vardır.


Çoğu kişi Maple’ı daha sıcak tonlu ve düzgün-eşit frekanslı olarak tabir etmektedir.Birch’ü daha parlak olarak tabir edebiliriz çünkü tizleri Maple’a göre daha fazladır. Müzisyenler diğer insanların asla farkedemeyeceği tonal farkları duydukları için enstrüman seçiminde hassastırlar. Bu üç ağaç da (Lauan hariç) farklı karakterde ama muhteşem tınılıdır,seçim tamamen kişisel tercih,yapılan müzik ve uygulama alanına göre belirlenebilir.

KASA KALINLIĞI

Kasa ne kadar kalınsa ses de o kadar yüksek olur.
Kasa ne kadar ince olursa ses o kadar baslaşır.

Kasa kalnlığını katman sayısına göre yargılamamakta yarar vardır.(Davul kasası katmanların bir araya gelmesi ile oluşur,çok nadir olarak yekpare oyma kasa kullanılır.) . Bazı firmalar katmanlarını kalın keser,kalınlığı belirleyen kesilen ağacın sertlik ve sıkılık derecesidir.Mesela Lauan ağacı katmanları Birch katmanlarına göre daha kalın kesilir çünkü Birch daha sert ve güçlü bir ağaçtır ince kesilse de dağılmayan bir yapısı vardır. Bir firmanın 9 katmandan oluşan kasası başka bir firmanın 6 katmandan oluşan kasasından daha ince olabilir.
Kasanın katmanlardan oluşması tek bir yekpare parçadan oluşmasından daha sağlıklıdır,kasaya dayanıklılık kazandırır . Katmanların ters açılarla ardarda dizilmesi ile yapılan bir kasa daha kalın yekpare bir parçadan yapılan bir kasaya göre daha kuvvetlidir ve daha zor deforme olur.
Gene Okamoto’nun başka bir grafiğine göre kasa kalınlığının sese etkisi şöyledir :
*Katmanların fazlalığı deriden kasaya iletilen enerjinin iletilme kolaylığını da belirler,bu da davulun tonunu etkileyen en önemli fakörlerden biridir.

İnce kasalar (4 kat, 5mm) deriden kasaya doğru giden ve kasayı titreştiren gücü daha kolay iletirler.Bu titreşimler “ağaç tonu” diye adlandırdığımız doğal akustik tınının duyulmasını sağlar.Özellikle yakın plan işler (küçük mekanlar veya akustik gruplar) ve stüdyo kayıtları için idealdir.




Orta kalınlıkta kasalar (6 kat, 7.5mm) daha sert ve katı olduklarından bu enerji transferine daha dirençlidirler . Daha az titreşirler,hatta ince kasalara göre daha “ soğuk” tınlarlar ama çıkan ses daha yüksek olur. Bu kalınlıktaki davullar genel kullanıma daha uygundur hatta biraz da fazla güç gereken işler için (konser, kalabalık mekanlar , uzaktan mikrofonlama gibi) idealdir.


Kalın kasalar (8 kat 10mm ve 10 kat 12.5mm) çok verimlidir çalan kişinin tüm enerjsini seyirciye yansıtırlar. Bu davullar stad konserleri gibi çok yoğun ve yüksek ses gerektiren işler için idealdir . Bu kalınlıktaki trampetler metal trampetler ile yarışabilecek kadar yüksek ses verebilirler.

KASA DERİNLİĞİ

Kasa ölçüsü çap ve derinlik olarak belirtilir,mesela 14” çapında ve 5” derinliğindeki bir trampet 14 x 5 olarak yazılır.12” çapında ve 10” derinliğindeki bir tom ise 12 x 10 olarak yazılır.(Amerikalılar bazen önce derinlik sonra çap da yazıyorlar,ama genelde önce çap sonra derinlik yazılması daha yaygındır.)
Bildiğiniz gibi çapı büyük bir davulun tonu daha bas ve daha yüksek olur.. Mesela 16” lik bir bastom’un sesi 12” lik bir tom’a göre daha bas olur.. Kasanın derinliği de sesi aynı sistem dahilinde etkiler,ne kadar derin o kadar bas ve tam tersi. Derin bir davul hem daha bas hem de daha yüksek bir ses verir. Kısa kasalı bir davul çabuk titreşir,doğal bir ton verir fakat daha düşük bir sesi vardır..Bu yüzden 70’lerde Power Tom denilen derin davul ölçüleri Rock grupları arasında popüler olmuştur,yüksek sese ve bas karaktere sahiptirler . Aynı prensipte Jazz müziği için kısa kasalar tercih edilmiştir,daha naturel ve resonanslı (öten,şarkı söyleyen) tonlar bu tip kasalardan çıkar.

*Alpay ŞALT’ın eklemesi:

kısa dalga boyları =çabuk titreşim=tiz frekanslar........uzun dalga boyları = geç titreşim = bas frekanslar.
İnce kasa = nüanslı sesler =kolay ses alma,bas fr. ağırlıklı
Kalın kasa = sert ,güçlü çalım = yüksek ses alma
Kasa malzemesi = ton karakteri (bas,tiz,mid fr. Miktarı)
Davul seçiminizde bu faktörleri göz önünde bulundurursanız seçiminiz daha isabetli olacaktır.Bu ayrıntıları sizin bilmeniz karşılaştığınız bilgisiz satıcılara karşı en büyük silahınız olacaktır
*İnce kasa davullara örnekler:
İnce kasalı davullarda “support ring” adı verilen destek halkaları kullanılır.Bu halkalar davulun alt ve üst kenarlarında bulunur,derinlikleri değişebilir.Verilen ölçüler kasa kalınlığı + destek halkası kalınlığıdır.Baz alınması gereken kalınlık tom”lar için olmalıdır,bas davul ve trampet genelde daha kalın olur.
SONOR DELIGHT (vintage maple)
Tom : 6 kat 6.3 mm. (4.2 mm.+2.1 mm.)
Bas davul : 9 kat 8.4 mm. (6.3 mm.+2.1 mm.)
PEARL MASTERS MMX (maple)
4 kat 5mm. Kasa +2.5 mm. Support ring
PEARL MASTERS MHX (mahogany)
4 kat 5mm. Mahogany Kasa + 2.5 mm. Maple support ring

TAMA STARCLASSIC (maple)
Tom: 6 kat 5 mm. (support ring opsiyonel) Bas davul: 7 kat 7 mm. (support ring opsiyonel)

*Orta kalınlık kasaya örnekler:

TAMA STARCLASSIC (bubinga)
Tom: 8 kat Bubinga + 1 dış kat maple 7 mm.
Bas davul: 8 kat Bubinga + 1 dış kat maple 8 mm.
Birch (Performer):
Tom: 6 kat 6 mm.
Bas Davul : 7 kat 7 mm.
TAMA SUPERSTAR Custom (Birch + Basswood):
Tom: 4 kat Birch+2 kat Basswood (iç ve dış katman) 6mm.
Bas davul: 5 kat Birch + 2 kat Basswood 7mm.
YAMAHA MAPLE CUSTOM/BIRCH CUSTOM ABSOLUTE:
2 farklı model de de aynı kalınlıklar kullanılmış;
Tom:6 kat 6 mm./Bas davul 7 kat 7mm.
YAMAHA MAPLE CUSTOM :
Tom: 7 kat 7 mm. /Bas davul: 10 kat 10 mm.
YAMAHA OAK CUSTOM (oak):
Tom: 6 kat 6,6 mm. / Bas davul : 7 kat 7,7 mm.
YAMAHA ABSOLUTE BEECH (beech):
8”-10” tom: 6 kat 6mm. / 12”-16” tom 6 kat 7,5 mm.
Bas davul: 8 kat 10 mm.
PEARL SESSION CUSTOM (maple)/STUDIO CUSTOM (birch) / EXPORT CUSTOM (poplar)/MASTERS STUDIO BSX (birch)/MASTERS CUSTOM MRX (maple)
6 modelde de aynı kalınlıklar kullanılmış 6 kat 7,5 mm

.Kalın kasaya örnekler:

TAMA STARCLASSIC (G-maple)
Trampet: 13 kat 10 mm.
SONOR ARTIST SERIES (Beech)
Trampet : 27 kat
PEARL REFERENCE SERIES (Birch+Maple)
Trampet: 20 kat (4 kat Birch + 16 kat Maple)
Artık pek fazla kalın kasalı davul seti üretilmemekte,ama kalın kasalı trampet seçenekleri var.Bazı firmalar (Ayotte,O.C.D vs.) 50 kata kadar kasa üretiyor.


DAVUL'DA NÜANS VE KONTROL ÜZERİNE....




Bu gerçekten çok önemli ve çoğu zaman gözden kaçan bir konu.İnanın nüansı olmayan bir davulcuyla kimse çalışmak istemez.Zaten adımız "Gürültücü" ye çıkmış,"davulun sesi uzaktan hoş gelir" diye atasözümüz bile var.



Hemen sebeplerine ve çözümlerine bir göz atalım :



Sebepler



- aşırı heyecan ,

-doğru nefes almamak(nefes tutmak),

-ısınmadan çalmaya başlamak,

-yanlış baget seçimi,

-yanlış ekipman seçimi,

-yanlış baget tutuşu,

-aşırı susturulmuş davul veya sağır oda,

-çalınacak parçayı tam olarak bilmemek,

ve en önemlisi çalarken diğer enstrümanları dinlememek .



Çözümler



Heyecan-Aslında biraz insanın yapısından kaynaklanan bir problem "heyecan",ama heyecanı tetikleyen hormon adrenalin,dolayısı ile doğru nefes almamak ve nefes tutmak da adrenalini ve heyecanı tetikliyor.


Bakın herşey nasıl zincirleme olarak birbirini takip ediyor.Heyecanlanınca ellerimiz terliyor,bagetler elimizden kaymasın diye daha da sıkı tutmaya başlıyoruz bagetleri,sıkı tutunca olması gereken avuç içi boşluğu ve serbest fırlatma hareketi ve parmak hareketi engelleniyor, güç daha çok kol kuvvetiyle uygulanmaya başlıyor,fazla sıkı hareket yüzünden kol kasları bir süre sonra şişiyor,yorulma ve "koşmadan sonra gelen çekme" diye tabir ettiğimiz metronomda giderek artan bir düşüş başlıyor.Davulcu bu "çekme"yi fark ederek daha da kuvvetli çalmaya çalışıyor.Sonuç ise davul üzerindeki hakimiyet ve nüans sıfıra iniyor,şuursuzca sağa sola sallanan ve kasnaklara çarpan bagetler ,ıskalan ziller ve su toplamış ,parçalanmış eller ve HULK gibi şişmiş kollar!


Heyecanı engellemenin birkaç yolu var,kendinden emin olmak .Çalacağınız parçaları iyi biliyorsanız heyecanlanacak bir şey yok,çıkıp eğlenin ve eğlendirin,insanların yüzlerine gülümseyin,onlardan enerjilerini alın.Eğer utangaçsanız ve seyirciye bakmak hoşunuza gitmiyorsa profesyonel bir şarkıcının daha önce söylediği gibi "karşımdakiler kafa değil ki ,ben hepsini balkabağı olarak görüyorum" diye kendinizi motive edin.Konsere çıkmadan önce grup içinde şakalaşıp gülün , bir arada olmaya dağılmamaya ve konsere konsantre olmaya çalışın.Kendinizi ses veya görüntü olarak kaydedin,beraberce seyredip aksayan yerleri not alın,bir sonra ki konsere daha da rahat çıkacaksınız....Ve asla nefes tutmayın!



Isınmadan çalmaya başlamak hem kaslarımız için çok zararlı hem de fiziksel kapasiteyi düşürüyor.Gerek prova öncesi gerek konser öncesi en az 30 dakika belirlediğiniz etütleri herhangi bir yüzeyde çalışabilirsiniz,ama kesinlikle yavaştan hızlıya doğru.Önce single stroke (RLRL-LRLR), sonra double stroke (RRLL-LLRR),sonra herhangi bir paradiddle (RLRR-LRLL/RLLR-LRRL/RRLR-LLRL),sonra da kafanıza göre....aradaki farka inanamayacaksınız!



Yanlış baget seçimi-Bu konu hakkında "ekipman seçimi" hakkında detaylı bir yazı yazmayı düşünüyorum.Ama kısaca bir giriş yapayım.Öncelikle çaldığınız müzik türüne yönelik bir baget seçmelisiniz 2B kalınlığında bir bagetle tango çalmak ne kadar zorsa 7A inceliğinde bir bagetle rock çalmak da o kadar zordur.Eğer doğru teknikleri biliyorsanız bagetin kendi ağırlığından faydalanıp fiziksel gücünüzü o derecede ekonomik kullanabilirsiniz.



Aşırı derecede susturulmuş oda veya davul- bazı prova stüdyolarında aşırı derecede zorlandığımı hatırlıyorum,sebebi akustiğin kötü olması.Odadan ses çıkmasın diye heryeri halı kaplayıp bir de sünger kullanıldımı oda sağırlaşıyor,bu yetmezmiş gibi bir de davulu sustururunca vur babam vur koca davuldan ses çıkmıyor yahu!(bu arada davulun derileri eski ise yine susturucu etki yapar,çünkü rezonans azalınca ses de azalır.)Böyle bir odada prova yapıyorsanız elleriniz parçalanmaya mahkum , vuruş şiddetini hissederek ve ne olursa olsun önce diğer grup elemanlarının ne çaldığını dinleyerek çalın.Eğer diğer enstrümanların sesi çok yüksek geliyorsa davula abanmaktansa onların sesini biraz kısmayı yeğleyin.

Mekanın büyüklüğüne veya küçüklüğüne göre davula vurun,küçücük bir odada sanki açık hava konserindeymiş gibi "forte" çalmanın hiçbir yararı ve anlamı yoktur.Küçük odalarda mutlaka ve mutlaka kulaklarınızı koruyun,özel tıpalardan alamıyorsanız bir kağıt peçete veya pamuk da aynı işi görür.Prova veya konser sonuna doğru "abi ben kendimi duyamıyorum yaa!" dememizin tek bir sebebi var "kulak yorgunluğu".Kulağımız belli bir süre sonra gürültüye tepki olarak kendini korumaya alıyor,bir sıvı salgılıyor ve özellikle de tiz frekansları daha az duymaya başlıyoruz,eğer kulak tıkacı kullanırsanız prova veya konser sonuna kadar hep eşit seviyede duyacaksınız (tıpayı çıkardığımda "biz bu kadar yüksek sesle mi çalıyoruz? "diye çok düşündüğüm olmuşturJ)böylece nüans, kontrol ve davula hakimiyet hiç kaybolmayacak.Gitaristlerin elleri o volüm düğmesine hiç gitmeyecek!!!!



Çalınacak parçayı tam olarak bilmemek =tembellik, bir parça provası yapmak için parçayı grup olarak sindirmek trafiği doğru takip etmek çok önemlidir,parça ne kadar çok çalınırsa o kadar olgunlaşır,bunun için bireylerin kendi başlarına tereddüt etmeden parçayı çalabiliyor olması şarttır.Emin olmadığınız bölümleri çalarken davul üzerindeki kontrolünüz sıfıra doğru hızla geriler,saçma sapan ataklarla parçayı geçiştirmeye,zil vuruşunu kaçırmamak için "splash" yerine "ride" a vurup bagetinizin kırılmasına "crash" yerine olanca gücünüzle "splash" e vurarak zilin kırılmasına ve o stüdyoya bir daha gidememenize sebep olabilirsiniz.
Çalınacak atakları önce kafada matematik ve melodi olarak halletmek,şarkıyı ağızla söyleyebilecek kadar iyi bilmek ve hatta sözleri söyleyebilmek (bunun bir faydası da parçanın doğru metronomunu hatırlamak) davuldaki kontrolünüzü arttırdığı gibi gerekli nüansların yerli yerinde rahatça uygulanmasını da kolaylaştıracak.



Unutmayalım davul ne kadar primitif ve gürültülü bir enstrüman olsa da sonuç olarak bir müzik aleti ve biz de müzik yapıyoruz.Müziği oluşturan öğelerin içinde armoni ve melodi ne kadar önemliyse onun kalp atışları ritim ve nüans da o kadar önemli.



turkdrum.net den alıntıdır

Teknik Detaylar

Teknik Detaylar PDF Yazdır E-Posta




Bateri çalışmalarında “Four way” tekniği benimsendiğinden 2 el ve 2 ayak eklemlerini geliştirmeye yönelik etütler davul başında uygulanır. Zahmetli ve uzun bir mekanik “SABIR” gerektirdiğinden öğrencilerin ilk 2 ay el-ayak kombinasyonları ile uğraşması gerekmektedir. Buna ilave olarak temel “STICK-CONTROL” , “RUDIM ENTS” gibi “olmazsa olmaz” lar ilave edilir. Groove-Ritm ise 2 ay sonra başlar. Sıfır bir öğrenciye ASLA ritm öğretilerek bateriye başlanma gibi “temel bir yanlış” yapılmaz.İleriki aşamalar ise ROCK BEATS, LATIN, JAZZ, FUSION türlerindeki odaklanmalar STİL ANALİZLERİ, DEŞİFRE, POLY- RITM, TWIN PEDAL teknikleri gibi ayrıntılarla uğraşmaktır.

Davul Seti çalmayla ilgili önemli noktalar Matched grip -

Uygun tutuş :En çok kullanılan tutuş tekniğidir. Her iki el de aynı şekilde tutulur ve öğrenmesi kolaydır. Bageti baş parmağınızla kavrayın ve işaret parmağıyla birleştirin sonra öbür parmakları da kapatın avuçlar yere baksın.

Vuruş tekniği :Tutuş tekniğini doğru öğrendikten sonra bageti trampetin ortasına vurup hemen çekin, ilk başlarda sadece bileğinizle yapın yani parmaklar kapalı olsun ve kolunuzu kullanmayın. Bu aşağı – yukarı hareket sizin vuruşunuzdur bageti konrol edin ve zıplatmayın. Unutmayın esas vuruş bilekle yapılır. Sonra yavaş yavaş hızlanırsınız.

Bazı önemli ipuçları :

Buzz roll : Sopaları deriye bastırarak ve zıplamalarını sağlayarak yapılır.
Flam : Denerken iki ayrı davulda uğraşın mesela trampet ve tom
Yanlış : Genel bir yanlış çok hızlı başlayıp zor bir alıştırmaya gelince yavaşlamak. Asla hızlı başlamayın !
Rim shot : Kasnak ve deriye aynı anda vurunca çıkan sestir.
Sağlık : Birçok ünlü müzisyenin özellikle [rock] çalanların çok yüksek sesten dolayı duyma sorunları vardır bu yüzden bir doktora muhakkak danışın veya önlem alın.
Ayaklar : Bas davulunuzu ayak ile çalarken pedalı sürekli deriye gömmeyin trampete nasıl vuruyorsanız öyle vurun. Aksi taktirde ses kalitesini bozacağı gibi sürati de yavaşlatacaktır
Ataklar : Yapılan genel bir yanlış atak sırasında koşmaktır bu yüzden metronom kullanak faydalı olabilir.
Davul solo : Niye bazı sololar iyi tınlar ? Işte müzikal solo için gerekli ana hatlar: + Müzikal bir solo parçanın yapısına uygun olandır tersi gereksiz nota yüklemesidir+ Müzikal solonun aynı bir şarkı gibi yapısı vardır, yani başlangıç, orta ve son aksi taktirde bir (lick) salatası olabilir.
Geleneksel ve uygun tutuş : Daha yaşlı davulcuların bazılarının “traditional” tutuşu tercih ettiğini ve gençlerin de modern tutuşu seçtiğini göreceksiniz. Bandodan gelenler daha çok geleneksel tutuş prensibindedirler. Her 2 tutuştada sol elimizi geliştirmeliyiz ikisi arasında bir fark yok aslında.. Stick control : Bir davulcu hayatının daha az bölümün de sahnede ise daha çok ellerini, bileklerini çalıştırıyor durumdadır. çünkü enstrumanı öğrenmenin başka yolu yoktur. İlk başta sıkıcı olabilir ama gereklidir. Ellerinizi ayaklarınızı eğitmek zorundasınız bu da çok zaman ve sabır demektir çalışmanın çok yolu vardır. örneğin trampet veya çalışma padi, metronom vs..... Biraz tecrübe kazanınca davul seti üzerinde devam etmelisiniz. Daha sonraları grup ile çalmayı öğrenmektir...
Bakım : Davullar haftada bir temizlenmeli aynı evinizi temizler gibi olağan tempoda, Temiz bir bez alın ahşap kısmı kuru bezle temizleyin özellikle derinin kasnağa değdiği yer aralarını tozdan ve baget parçacıklarından arındırın bu iş için fırçada kullanabilirsiniz. Ahşap kısmı arada cilalayın aynı metal parçalara cila uygulaması yaptığınız gibi. Tonlama : çok sert çalan davulcular enstrumanlarını konser sırasında bir kaç kez tonlamak zorunda kalabilirler. Işte tonlamak için bazı hatırlatmalar...
---- üst deri tansiyonu
---- alt deri gerginliği
---- üst ve alt deri arasındaki uyum
---- deri tipi
---- ahşap tipi
bu özellikler tonlamayı oldukça değiştirmektedir. [Lütfen derilerin üzerine kağıt peçete vs yapıştırarak onların doğal tınılarını öldürmeyin]
Tonlama sırasında vidaların herbirini eşit turlarla çevirmeyi ihmal etmeyin ve deriyi ilk yerleştirdiğinizde elinizle çok yüklenmeden baskı uygulayarak bastırın ve derinin kasnağa iyice oturmasını sağlayın. İlave olarak kirli derileri [pamuk – kolonya] ile silip badem yağı ile parlatırsanız sıkı bir bas ton alırsınız.
Pedal : Tavsiye edilen teknik hem topuk yukarıda hem aşağıda her ikisini de kullanmaktır topuk aşağıda tekniği ayak bileğini geliştirir. Fakat unutmayın ! Ayakların ve ellerin gelişmesi yıllar ister ve gerçekten yetkin bir bateri sanatçısı olmak hiçde kolay değildir.
UYARI : Türk müzik sanayinin gerçekten yoz kültürden arınarak oluşması için seçici olalım ve dinleyeceğimiz sanatçıları özenle seçelim popüler kültür bizi doğru yerlere götürmez. Sürüden ayrılalım ve gerçek sanatçılar keşfedelim....

ÜZERİNDE DİKKATLE DURULMASI GEREKEN BAZI TEMEL TEKNİK AYRINTILAR:

Çok ağır tempoda temel etütlerin sürekli pratiği ve bu fikrin İÇSELLEŞTİRİLMESİ
a) Yorulmadan çalabilme konumuna geçene kadar SABIR “Self – Awareness”
b) Ruhsal olarak “GEVŞEK” konumuna geçip çalabilmek “NO STRESSMODE”
c) Kaliteli ses alabilmek için vuruş teknikleri TAP STROKE, FULL STROKE “Bunlar çalarken enerjiyi korumak için elzemdir.””TOUCH”
d) Gruplama ve alt bölümleme teknikleri(CÜMLE ÇALMA)
e) Yaşam Tekniği (Spor, Meditasyon, Doğru Beslenme)
Bateri takımı iyi ses çıkarılamadığı zaman bir gürültü makinesine dönüşebilir. Bunun için vuruş tekniklerini çok çalışmak gerekir. Bagetler yukarı- aşağı-yukarı çok seri şekilde vurulmaya çalışılmalıdır. Ana tema mümkün olduğunca çabuk kaçmaktır! Bunun için ellerinizin yere paralel olmasına dikkat etmelisiniz. Baget zeminde zıplamamalı ve sekmemeli, orta şiddetle bir ses çıkarmak için uğraşmalıdır.. Esas olan temel trampet etütlerini iyi çalmaktır. Bu çalışmaların davul setine aktarımı daha sonra olacaktır ve bu da ciddi zaman, çok sıkı çalışma ister. Orkestra ile beraber çalarken sade bir yol tercih edilmeli, müziğin gereğine göre cümleler çalınmalıdır. çok karmaşık, kalabalık çalan, işi "show" a çeviren bateristler belirli bir süre sonra orkestra arkadaşlarının da şikayetlerine maruz kalabilirler!!
Temel dayanak 4 lük nota üzerine yoğunlaşarak alt bölümleri düşünmek olmalıdır. Bateri notalarını bir melodi gibi anlaşılır hale getiren diğer bir unsur, hep aynı vurguda çalmak yerine vuruş şiddetini değiştirerek çalmayı denemekten geçer. (>) işareti, vurgulu, şiddetli çalması gerekliliğini ifade eder.
Bu yaklaşım müziğin nefes almasını sağlar. Bu sadece davulcular için değil, tüm enstrumanistler için geçerlidir.

USTALARDAN İNCİLER

Eğer iyi caz çalmak istiyorsanız neler çalınacağı konusunda plan yapmanız gerekir. Kararlı olmalısınız. Bu cinayete teşebbüs etmek gibi birşeydir. Bir şeye teşebbüs etme isteği ile çalmalısınız." Duke Ellington

"Burda büyütülecek bir şey yok. Doğru zamanda enstrümana doğru notayı vurursanız uygulamanız yeterlidir. Böylelikle müzik kendi kendine oluşur" J.S.Bach

"Çaldıklarım etrafımda olup bitene verdğim tepkiden ibarettir." Tony Willams

"Müzisyenin kafasında ki ton kendi müzik kavramıyla ilişkilidir. Tonun çok kuru veya çok öten tipte olmamasına özen gösterin. Davul sesinin güzelliğini veren tamamen tondur. Çalımınızı güzelleştirir veya olumsuz etkiler. Trampet tonlarken aşırı gergin veya bol tonlamaktan kaçının" Peter Erksine

Davullarla müzikal ilişki


" Önce zamanlama
çalşmalarını davul seti üzerinde çok uzun bir süre denemelisiniz. Bir keresinde bir öğrencim oldu ve iyi rock çalıyordu ama caz ile ilgileniyordu. Davul setine oturdu çalmaya başladı. Çok fazla gereksiz hareket vardı yaptığı. Çaldığı cazvari pratiklere tam bir odaklanma yoktu. Ama grubu ile caldıgı parcalardan birini icra ederken problem yoktu.
HERKES KENDİ HİSSETTİĞİNİ ÇALMALI " Peter Erksine

Peter Erskine ne demiş ??
8 davulcuya aynı şeyi çaldırın ve bu basit bir "groove" olsun. Hepsi kolay şekilde bunu çalacaktır ama bunlardan sadece 1 veya 2 tanesi size "işte bu" dedirtecektir. Peki bu neden böledir? Birçok müzisyen "downbeat" veya "backbeat" çalacaktır. Ataklar, okuma etütleri vs. ama fark nerededir? Bu fark yaratıcının bir hediyesi midir ? Bu tabi ki bizi aşan bir konudur. Benim zannetiğim ise işte budur :

"Eğer birisi çalmanın mekaniğini anlamak için uğraşırsa ve notalar arası "sus" 'ların tabiatını araştırırsa bu "sır" mucize olmaktan çıkar. Belli bir zamandan sonra ben artık müziği dinleyip onun kalbini görebildiğime inanıyorum. Müziğe teslim olup beni görmesini beklerim
Tonlama : Benim için sesin davulun dısına cıkması önemlidir. Çalınan müziğin vuruşların dans etmesi esastır. Tonu doyurucu olmalıdır. Çok içine girmeden alabildiğiniz kadar onlardan bol resonans almalısınız. Bass davulda her 2 tarafa da deri takarım ve oldukça gergin olmasına dikkat ederim. Tomlarda ise susturmadan, ticari muzikte hafif bol, caz da ise alt üst gergin ton severim.

" Rafael gibi resim yapmak için 4 sene uğraştım ama bir çocuk gibi resim yapmak tüm hayatımı aldı" - Pablo Picasso

Diğer müzisyernler ile olan ilişkiler

Miraslav Vitous ile ilk defa çaldığım da bana şöyle dedi : "Ben davulcudan bir şeyler beklerken sen zamanı korudun, metronomun cok iyiydi. Avrupalı davulcular bunu yaptığında sadece beni takip ediyorlar. Ve ben bundan nefret ediyorum. Bu duruma bir ilave daha : "Marc Johnson ile çaldığmız zaman onun gitmediği alana ben gidiyordum. O da benim gitmediğim bir alana gidiyordu ve şahane bir duygu oluşuyordu. Ve parçanın ortasında birbirimize bakmadan bile bas-davul kalıbını değiştirebiliyorduk. Bu çok çalma ile alakalı birşey idi.

Bas davul tekniği

Benim bas davul tekniğim "topuk aşağıda" fikrine dayanır. Çünkü ayak düz ve olağan olarak pedal da olduğundan daha iyi denge ve denetim sağlanacaktır. Daha çok ses istediğimde ayak ucunu esas alarak topuğu hafif yukarı kaldırırım. Birkaç ufak öneri !
01. Ben dinamiklerin metronom ile kesinlikle çalışılması gerektiğine inanıyorum. En azından baslangış olarak.

P. Piano means soft
MF. Mezzo forte means modertely loud
F. Forte means loud

-----

Piano : Düşük tuşe
MF : Orta derecede
F : Kuvvetli vuruslar olarak tanımlanabilir.

Birçok davulcuda görülen temel sıkıntı şarkının gidişatı içerisinde dinamiklerle çalmaya çalışırken metronom oynamasıdır (kasma, çekme). Bu sorunu gidermek için davulda egzersizleri çalışırken dinamiklere dikkat ederek çalışmaktır. Hi hat ile (mezzo forte) çalınan ritimin Ride geçerek forte çalınması gbi (yada tersini ygulayarak) Böylelikle groove oluşmaya baslanacaktır.

02. Sahnede çalarken sahne içindeki balans'ın bozulmaması için monitörlerin Soundcheck'deki gibi kalmasına dikkat ediyorum. Eğer ki monitörüm ile oynama düşüncesine girersem kendimi monitorumden yavas yavas actırmak gibi. Bir süre sonra aynı olayı diğer arkadaslarımın da yaptırması gerekir. Aksi halde sahne içinde gittikçe artan bir volume ve kaos yaşanabilir. Bunun yerine kendi kontrollu çalarak arkadaşlarımı duymasını sağlayabiliyorum "Recep Akdeniz "


Değişik Bir Örnek:

Çizgi ötesi davul dersi veren bir hoca olan Robert Kaufman şöyle bir öğrenme sürecinden bahseder:
a) BİLİNÇLİ YETERSİZLİK” Yeni Başlayan”
b) BİLİNÇSİZ YETERSİZLİK
c) BİLİNÇLİ YETERLİLİK
d) BİLİNÇSİZ YETERLİLİK
… ve devam eder.

ESAS OLAN NEDİR?
Zil değil, davul değil, sopa değil, pedal değil, p.yayı değil, ayak değil, bilek değil, parmak değil
ONLARI HAREKET ETTİREN…
Müzikte zihinsel hafıza çok kullanılır.
Demek ki zihnimizi iyi kullanıp, onunda sağlığını korumamız gerekmektedir.

TAVSİYELER: Orman yürüyüşleri, kanoculuk, dağcılık, meditasyon, yoga, dövüş sanatları, felsefe kitapları, detaylı düşünce konumu, sufizm vs.

İngiliz Bateristler, Seyahat Günlüklerini Kitap Haline Getirecek

Haber:  İngiliz Bateristler, Seyahat Günlüklerini Kitap Haline Getirecek


İngiliz bateristler(vurmalı çalgılar takımı) Türkiye, Avrupa ve Balkan ülkeleri gezi günlüklerini kitap haline getirecek

6 ay önce Avrupa, Balkan ülkeleri ve Türkiye gezisine çıkan İngiliz baterist Laura Browne (24) ve Todd Whatline (25), 7 Ekim'e kadar 14 ülke ile 38 şehire turistik seyahatte bulundu. 7 Nisan'da İngiltere'nin Brighton şehrinden seyahate çıkan bateristler, 180 gün içinde uçak, tren ve otobüsle Almanya, Romanya, Yunanistan, Bulgaristan, Macaristan, Slovenya, Çek Cumhuriyeti, Hırvatistan, Slovakya, Bosna-Hersek, Arnavutluk, Avusturya, Almanya ve Türkiye'yi gezdi.

İnternette bateri çalmak için :D


http://www.kenbrashear.com/

http://www.cybertown.com/virtdrum.html

http://www.ababasoft.com/music/drums01.htm

http://www.fun4child.com/music/drums01.swf

23 Ocak 2008 Çarşamba

George Lawrence Stone Accents and Rebounds

George Lawrence Stone Accents and Rebounds
methodundan alıntıdır

NOT: üzerinde V olan vuruslar kuvvetlı (tuşeli) yapılacaktır.




musiccc




Bill Ward - 7AN
Paranoid / Black Sabbath

Jules Radino - HD9
Don't Feat the Reaper / Blue Oyster Cult





Mike Bordin - ROCK
EPIC / Faith No More

Andy Hurley - SHUR
Dead on Arrival / Fall Out Boy





Dan Konopka - 7AN
Here it Goes Again / OK Go

Joey Castillo - X5A
Go With the Flow / QOTSA






Josh Eppard - 5B
Welcome Home / Coheed & Cambria

Jimmy Chamberlin - 5B
Cherub Rock / Smashing Pumpkins



Roll Rudiments

Multiple Bounce Roll




APPLICATION:

In order to play the multiple bounce roll with a high quality of sound, speed is not a determining factor, so we have elected to skip the "open-close-open" approach in favor of one that has a more 'real-world' application. Each of the following exercises is written within a tempo marking that is appropriate to produce the best quality of sound for a buzz roll (for most applications). The "overlap" in recommended tempos takes into account various dynamic levels, drum sizes and head tensioning.


m.m.=80-110
m.m.=100-150
m.m.=140-190









Triple Stroke Roll



Double Stroke Roll



The Five Stroke Roll




Seventeen Stroke Roll

Single Stroke Rudiments

The Single Stroke Roll



APPLICATION




The Single Stroke Four




APPLICATION

Single Stroke Seven



APPLICATION

22 Ocak 2008 Salı

Sertan Soğukpınar


Sertan SOGUKPINAR; 23.09.1981 Tarihinde Istanbul ‘ da dogdu.
1984 ‘ de Istanbul’dan ailesi birlikte Ankara‘ya yerlesti. 1997 de tekrar Istanbul’a dönerek amatör müzik çalismalarina basladi. 1999 yilinda Selami SEVINÇ ve Arikan SIRAKAYA ile davul derslerine basladi. 8 aylik bir çalismanin ardindan etütlerine kendi studyosunda devam etti. çesitli amatör gruplar ile birçok barda sahne aldi. 2001 yilinda kisa bir proje için Cem KARACA ile çalisti. 2003 yilinda ise Deniz ARCAK ile çalismaya basladi. Bu projenin bitiminde ise müzik hayatina Ogün SANLISOY ile devam etti ve halen çalismalarini Ogün SANLISOY ile sürdürmektedir.




Lars Ulrich

Lars Ulrich

Doğum tarihi 26 Aralık 1963
Doğum yeri Gentofte, Danimarka
Mesleği Davulcu (Baterist)